Günümüz pazarlama faaliyetlerinde önemi hızla artan konulardan biri de kuşkusuz veri tabanının etkin kullanımı. Müşterilerin merkezde olduğu, müşteri odaklılığın başarıyı getirdiği günümüz pazarlama anlayışında veri tabanlı pazarlama vazgeçilmez bir yaklaşım. İşletmeler ne yapıp edip, müşterilerini, tüketicileri daha yakından tanımaya çalışıyor ve bunda en başarılı olan işletmeler de bu başarısını kendi performansına yansıtıyor. Elbette her geçen günle birlikte tüketiciyle daha fazla yakınlaşmanın önemi artıyor, yani kısaca artık tüketiciyi tanımak değil, "onun ciğerini bilmek" gerekiyor.
Veri tabanlı pazarlamanın geldiği bu noktada, veri tabanı oluşturmada, bunları güncellemede ve kullanmada işletmeler çeşitli yollar deniyorlar. Benim buradaki yaklaşımım, insan kaynakları birimleriyle pazarlamanın ortak noktada buluşup, veri tabanı oluşturmada çok etkili sonuçlar alabileceklerine olan inancım. Peki, bu nasıl olacak?
Bildiğimiz gibi, işletmeler eleman alımı sırasında günümüzdeki iş talebinin yüksek olmasından dolayı çok çeşitli eleme yöntemlerine gitmekte. Pozisyona veya işletmede çalışmaya gönüllü iş arayanları; sınavlara, ardından mülakatlara, kişilik testlerine ve benzeri aşamalara birer veya çok daha fazla kez tabii tutmaktalar. Bu aşamalar sırasında insan kaynakları her adayın çeşitli bilgilerine ulaşmakta.(Bir özgeçmişte, bir birey için çok sayıda bilgiye ulaşılabiliyor, özellikle pazarlama açısından, hobiler, üye olduğu dernekler vb..) Sınav öncesi ulaşılan bu bilgilerden daha niteliklilerine de mülakat aşamasında sahip oluyorlar, daha da önemlisi yüz yüze görüşme şansına sahip oluyor. (Bu aşamada da esas konu iş alımı olduğu için bu konudaki yetkinliklerin irdelenmesinin yanı sıra, genel karekteri ve yapısıyla ilgili de çok fazla gözlem ve bilgiye sahip olabiliyorlar- yani ciğerini bilmeye doğru bir adım daha atıyorlar.) Bir çok işletmede de artık işe alım sürecinde kişilik envanterleri yapılıyor. Bir kişinin, yaşam tarzını, karakterini, tercihlerini, önceliklerini ve daha bir çok yönünü analiz edebilme şansına sahip oluyorlar. Yani ciğerini biliyorlar!! Süreç, karşı taraf açısından çok daha zorlu ve önemli olduğu için de buralarda verilen cevaplar doğruya en yakın cevaplar oluyor, ayrıca bu sonuçları birebir görüşmelerde de test etme şansına sahip oluyorlar.
Şimdi bu süreci pazarlama biriminin müşterileri için veri tabanı oluşturmak adına yürütmek istediğini düşünelim: hangi pazarlama birimi, müşteri bağlılığı ne olursa olsun müşterisini onu daha yakından tanıyabilmek için karşılıksız böyle bir sürece sokabilir? Sanırım hiçbiri. Peki, neden işletmeler insan kaynaklarının işe alım süreci içerisindeki edindikleri bilgileri pazarlama veri tabanı için kullanmasın. Elbette, pazarlama veri tabanı oluşturmak adına insan kaynakları işe alım süreci yürütmek gibi aldatıcı bir uygulamadan bahsetmiyorum ama madem böyle bir süreç var, yani işletmelerin bir işe alım süreci ve bu tarz uygulamaları var, burda elde edilen bilgileri pazarlama birimleriyle paylaşmanın da etik dışı bir davranış olacağını düşünmüyorum. Bu uygulama sayesinde çok anlamlı verilere ulaşacak işletme, çalışan olarak kazanamadığı adaylarını, müşteri olarak kazanabilme şansına sahip olabilir. Hatta bu verileri duruma göre kendi bünyesindeki diğer işletmeler, diğer markalar için de kullanabilir. Örneğin Yapı Kredi Bankasın'da böyle bir sürece dahil olmuş kişilerin verileri Koç bünyesindeki bir başka faaliyet kolu için daha anlamlı olabilir.
Burada şu soruya da cevap vermek gerekir: İşletmeler bu verileri pazarlama veri tabanı için belki kullanıyorlardır, olamaz mı? Esasen istihdam amacıyla işletmeye gelmiş birisinin, işletme gelirlerini artırıcı pazarlama çabalarına yönelik verilerinden yararlanılması, bu kişilere yalnızca bu amaçla bu sürece dahil edildikleri düşüncesini taşımamaları için(özellikle olumsuz sonuçlananlar) kullanılsa da açıklanmayabilir. Ancak bizzat kendiminde bu süreçlerde çokca yer almam ve bu süreç içerisindeki işletmelerle bir daha ilişki kurmamam, daha doğrusu onların benimle bir müşteri ilişki kurmaması bu yolun kullanılmadığı yönündeki kanaatimi de kuvvetlendiriyor.
Son olarak şunu da eklemek gerekirki, bu önerim özellikle ülkemiz için geçerliliği olabilecek bir uygulama türü. Gelişmiş ülkelerde istihdam sorununun olmaması veya düşük seviyelerde olması, oralarda bu şansı doğurmayabilir. Örneğin gelişmiş ülkelerde bir bankanın yıl içerisinde yaptığı çeşitli sınavların tek bir oturumuna bir seferde 18.000 kişinin girdiğini düşünmüyorum!!! Hatta açıkcası böyle sınava girdikleri bile yok!! İşte burda da göründüğü gibi ülkenin içinde bulunduğu bazı olumsuz yanlar işletmeler için çeşitli fırsatlara dönüştürülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder