Bu Blogda Ara

4 Ekim 2017 Çarşamba

İyimser Olmaya Cüret Etmelisiniz!

Görsel Kaynak:
 http://www.humanresourcesonline.net/optimistic-work-really-help/
Pencerede lapa lapa yağan kar manzarası, sobanın üstünde kaynamak üzere olan çayın sesi… Kabuğuna yediği kesikten sıyrılmaya çalışırkenki çıtırdılarla eşlik ediyor kestane… Duvarda asılı radyoda şimdilik haberler var ama birazdan TRT Ankara Korosu sazı eline alacak. Sobanın közünü söndürmeyi unutmazsam, yeni günün güneşini şuracıkta sızıp kalmanın günaydını ile karşılamak harika olacak…

Bu “arındırılmış” tasvirlere belki kitaplarda denk geldin, belki filmlerde benzer bir sahne izledin ve hatta belki de yaşadın. Peki, gerçekten mutlu ve huzur dolu yaşamların izleri mi bunlar? “Arındırılmış” kısmını açmadan cevap vermek, hayatları hayal yapar… Ne diyor Matt Ridley; “Tuvalet ihtiyacını evin dışındaki bir çukurda gidermek zorunda olmayınca, köylünün hayatına duyulan melankoli hissini cilalamak kolaydır.”

Riddley’in can sıkan detayını biraz daha derinleştirmek mümkün. Geceyi o sobanın yanında geçiremeyip, buz kesmiş yatak odasına giderken bir yandan açılan uykunu tekrar getirmeye, bir yandan ısınmaya çalışabilirsin. Gün ağardığında evde su kalmadığı şoku ile bir kaç kilometrelik çeşme seyahati de seni bekliyor olabilir; dönüş yolu, litre litre dolu bidonların kollara binmiş ve her adımda ağırlaşan yüküyle dolu bir seyahat.

4 Mart 2017 Cumartesi

Haklı Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Etrafımızda birçok insan var ve dijital dünyanın genişlettiği etraf, bu insan sayısını da katlayıp götürüyor. Direkt iletişimde olduklarımızdan, iletişim araçlarının nimetleri ile eninde sonunda maruz kalmak zorunda olduklarımıza kadar yüzlerce, belki binlerce insan… Haliyle çok çeşitli zihinlerle, kişiliklerle karşılaşıyoruz. Ama bu çeşitliliğin bir çelişkisi var; farklı ama (hemen) hepsi “haklı” olan insanlar.
Önce etrafınızdaki haklı insan sayısını bir düşünün, sonra haksız olduğunu kabullenen birini hatırlamaya çalışın…
Peki, nasıl bu kadar haklı olabiliyoruz? Neden haklıyız? Ve en merak ettiklerimden; insan kaç yaşından sonra haklı olmaya başlıyor? Bu kadar haklı olacak bilgiyle ne ara donanıyoruz? Ya da haklılık söz konusuysa bilginin canı cehenneme mi? Düşüncelerimize, kültürümüze, doğrularımıza olan bu sıkı sarılış iyi bir şey mi?
İnanmak başarmanın yarısı belki ama yanılmanın da tamamı bazen...