Kuşkusuz o gün oradan mutlu ayrılmıştık. Sandalyeyi dediği şekilde ayarladığımızda da gerçekten rahat etmişti kardeşim. Peki, pazarlama açısından satıcı penceresinden bakıldığında satış ile sonuçlanmamış bu deneyim için “başarı” diyebilir miyiz?
Kesinlikle evet.
Orada pek hala bize istediğimiz sandalye satılabilirdi ki bu çok da doğal bir davranış olurdu. Ancak göstermiş olduğu davranış, samimiyetini göstermekle birlikte kendisine olan güveni oldukça yüksek noktalara çıkartıyor. Ayrıca hayran bırakıcı ve çok nadir rastlanan bir davranış ile ağızdan ağza pazarlamayı lehine çalıştırmaya başlıyor. Kuşkusuz bu davranışı; kısa vadede kaybettiği bir satışı kendisine uzun vadede misli olarak dönmesini sağlıyor. Somut bir sonuç isteyecek olursanız, şu an anne-babamın oturduğu sitenin bahçe sandalye ve masalarının tamamı diyebilirim…
İşletmelerin en temel amacı kar ve kar da satışla gelir kuşkusuz. Ancak özellikle günümüzde satış odaklılık; “nasıl olursa olsun yeter ki satayım” anlayışının başarı getirmesi olanaksız. Yalnız değilsiniz, vazgeçilmez hiç değilsiniz… İşinizin adı ne olursa olsun; ister hizmet satın, ister bir mal, insanlar her zaman mutlu oldukları, sonuçları kendilerini tatmin eden yerlerdeler. Onlara, her zaman hatırlayıp, şevkle anlatabilecekleri deneyimler yaşatmak ise paha biçilemez…
O zaman son söz: Maharet satış yapmakta değil, müşteriyi mutlu etmekte…
2 yorum:
Suan Frederick F. Reichheld'in "The Loyalty Effect" adli kitabini okuyorum ve paylastigin bu olay kitabin konusunun cok guzel ozeti. Muhasebe ve finansman departmanlarinin isletmelerdeki etkinliginden dolayi daha onceki yaklasimlarda kisa donemli bakis acisiyla "kar" hedef iken gunumuzde pazarlama departmaninin etkinliginin artmasi ile "sadakat" kavrami isletmelerde onemi bir hedef haline gelmeye basladi.Bu guzel paylasim icin tesekkur ederim.
Guzel yorumlariniz ve katkiniz icin ben tesekkur ederim...
Yorum Gönder