Bu Blogda Ara

29 Mayıs 2015 Cuma

Gerçeklerin Sana Kalsın, Bize Zannettiklerin Lazım

Genelleme noktasında insan için "akıl sahibi" diyebilsek de aynı genellemeyi "rasyonel/mantıklı" için yapabilmek mümkün değil. Hatta rasyonel olma noktasında bir genelleme yapmamız istenirse "insan rasyonel olmayan bir varlıktır" demek, arkasında daha sağlam durulabilecek bir iddia olur. 
Görsel Kaynak: flickr.com

Psikolog Paul Rozin, James Frazer tarafından bir nesne bir insan ile temas kurduğunda, nesne bir şekilde o insanın "özüne" sahip olur  şeklinde tanımlanan batıl bulaşıcılık teorisinin modern batı toplumunda hala yaşayıp yaşamadığını anlamak için yürüttüğü bir deneyde, insanların bir zamanlar bir seri katile ait olan (sadece otuz dakika giyilmiş olsa bile) yıkanmış bir kazağa kıyasla, köpek dışkısına düşmüş ve yıkanmamış olan (yani sağlıkla ilgili ciddi endişeleri tetikleyen) bir kazağı giymeyi tercih ettikleri sonucuna vardığında, insanın onlarca mantık dışı tercih türlerinden sadece birine işaret etmişti. Ayrıca modern batı toplumunda bu düşüncenin devamının ispatı, bir yerde de insanın rasyonel bir varlık olmayışının bilimle, gelişmişlikle, kültür vs. ile de alakası olmadığının ispatıydı.   


Mehmet Doğan'ın, kullanıcı deneyimine friksiyon eklemek üzerine yaptığı derlemeler içerisindeki örneklerin birçoğunda da insanın rasyonel olmayı pek sevmediğine harika kanıtlar bulabilirsiniz. Mesela bunlardan Johnson & Jonson hikayesi etkileyici: Johnson & Johnson'ın, düşe kalka büyüyen kuşağın kabusu tentürdiyotun o korkunç acısını ortadan kaldırmak için 1960'lı yılların sonlarında ürettiği antiseptik kremi piyasaya satış rekorları ile merhaba derken, bir süre sonra satışlar durma noktasına gelmiş. Ürünü bir kez alanın ikinci kez almadığını öğrenmeleri ardından nedenine olan merakları ile yaptıkları araştırma sonucunda, insanların iyileşme sürecinde az da olsa bir acı hissetmiyorlarsa o ilacın işe yaramadıklarını düşündükleri sonucuna varmışlar. Bu sonuç ardından aynı ürüne biraz alkol katarak yeniden piyasaya çıkıldığında da satışlar yeniden patlamış! 

Eğer amaç  sadece sosyal sorumlu görünmek değil de, satışları (ve haliyle kullanımı) azaltmaksa, sigara paketleri üzerine "Sigara İçmek Öldürür" yazmak yerine "Buna Ödediğin Paranın %70'i Vergidir" yazmanın çok daha başarılı olacağına inancım da insanın rasyonel olmayı çok sevmemesi yanı sıra gerçekler içerisinde de neyin daha önemli olduğu ile de pek fazla ilgilenmeyişinden.      

Yerde bulduğu, üzerinde Arapça yazılar olan bir kağıdı yüksek bir yere kaldıran, Arap spiker maç anlatırken aminler eşliğinde spikere eşlik eden teyzeler/nineler hikayeleri mesela. (Kardeş Payındaki elektrikçi çırağının yaşadığı dramın zirvesi gibi.)  Kutsal olarak zihinde kodlanmış bir uyarıcı, gerçeği/anlamı hiç sorgulatmayacak bir güce sahip olabiliyor. Bangladeş'te Arapçanın bu gücü müthiş seviyelerde olacak ki, bir şehrin vazgeçemediği bir alışkanlığın değiştirilebilmesini sağlamış.  

Bangladeş'in başkenti Dakka erkeklerinin sokağa işeme alışkanlığını değiştirmek için (daha doğru ifadesi ile düzeltebilmek için) denenen yolların boşa çıkması ardından, şehirdeki Arapçanın gücünü fark eden bir zeka sayesinde sorun çözüme kavuşturulmuş. Şehrin duvarlarında Sanskritçe yazılan "buraya işeme" uyarıları Arapçaya çevrilmiş. Aşağıdaki videoda Bangladeş erkeklerinin Arapça uyarıları gördükten sonraki korkuları müthiş!



Bulaşma yasası, az olanın (iyi de olsa kötü de olsa) değerli oluşu, acı yoksa kazancın da olmayışı, mistik inançlar, sempati duygusu, nedensiz de sever insan halleri ve daha birçoğu insanı tarih boyunca rasyonel bir varlık olamamakla baş başa bıraksa da, en azından bugünün insanı rasyonel bir varlık olmadığını itiraf edebilme gücüyle bu irrasyonel halinden de kazançlar elde edebilmekte. Henry Kissenger'in dediği gibi; "gerçeğin ne olduğu değil, gerçek olarak algılananın ne olduğu önemli."  

1 yorum:

Unknown dedi ki...

İlginç :-)