Bu Blogda Ara

30 Temmuz 2013 Salı

Herkesin Doğrusu Mu, Doğrunun Herkesi Mi?

Bir fikrin doğruluğunun en sık kullanılan sağlamalarından biri, o fikri doğru bilen kişi sayısıdır. Neyin doğru olduğunu, başkalarının neyin doğru olduğunu düşündüğünü öğrenerek belirlememizi sağlayan bu doğruya ulaşma yöntemini “toplumsal kanıt ilkesi” olarak isimlendirir Robert Cialdini…

Aklın yolu bir düşüncesinden yola çıkılarak (hemen) herkes tarafından kabul edilen bir doğruyu doğru bulmak gayet olağan bir davranıştır. Hele ki tecrübeleriniz ile doğruya sıklıkla yakın olan –bir nevi fikir önderi olarak gördüğünüz- kişilerin doğru bulduğunu, sorgulayabilmek bile olanaksız hale gelebilir. Ancak bu olağan davranış, aslında çok da tehlikeli olabilir.


Herkesin kendi doğrusu vardır düşüncesi de belki her doğru için geçerli olmasa da, ideal seçimlere olanak sağlayabilecek bir düşüncedir. Çokça kişi tarafından peşinden gidilenlerin ardına takılmak, hata yapma riskinizi azalttığınız hissini verebilir; kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Ancak bu düşünceye kapılmak, peşinden gidileni yeterince sorgulamanızı imkânsızlaştıracaktır. İdeal olanı seçip seçmediğinizi ise asla öğrenememenize neden olacaktır.



Markalar, insanların basit haliyle sürü psikolojisi olarak adlandırılabilen bu davranış biçimlerinden yararlanmak isterler. Fikir önderlerine kendi ürünlerini deneyimleterek, başarılı bulunan deneyimlerini kitlelerle paylaştırma istekleri, reklamlarında ünlü(celebrity) kullanımı, sponsorluk yatırımları ve niceleri içerisinde bu motivasyonun harekete geçirilmesi hedeflenir.  Sitcom olarak dilimize de yerleşen dizi serilerindeki konserve kahkahalar, tam da bu motivasyonun örneğidir.



Rolf Dobelli’nin de “sosyal kanıt” olarak ifade ettiği; “diğerleri gibi davrandığım zaman doğru davranırım” davranışı en acı haliyle kendi zekâna hakaret olarak kabul edilebilir. Sadece yanındakiler güldüğü için bir espriye gülmen, “en çok satan” olduğunu öğrendiğin için o ürünü alman bu salt düşünce yapısı ile hatırlandığında gerçekten basit hissettiriyor değil mi? Ama çoğumuz bunu –genellikle de farkında olmadan- yapıyoruz. Hele ki patronun yaptığı esprinin dayanılmaz komikliği diye bir şey var ki, fena! Güçlü hissettiğimiz, aidiyet duyduğumuz, önder gördüğümüz kişilerin doğrularının şiddeti…

Günümüzde, sonsuz seçenekler içerisinden yapıyoruz tercihlerimizi. Bir birine çok yakın ürünler arasından hangisi sorusuna cevabına bizi en kolay yoldan götürebilecek olan da tercihlerine güvendiklerimizin seçimleri olabilir elbette. Ancak gerçekten herkesin kendi doğruları vardır. Peşinden gittiğiniz kişileri, kendi doğrularına götüren tecrübeleri ve daha da önemlisi zevk ve faydaları ile sizinkiler çok farklı olabilir. Sorgulamak, size kaybettirmeyecektir. Belki yine o olağan tercihe de götürebilir ama sorgulanarak varılan doğru emin olun size daha tatminkâr hissettirecektir. Ve zamanla kendi doğrularını keşfetmiş ve peşine doğru arayışındaki diğerlerini takmış kişiye dönüştürebilecektir. Asıl olgunluk ise bundan sonrasındadır; sorgulamaya devam edebilmektedir.

Hiç yorum yok: