Bu Blogda Ara

8 Mart 2013 Cuma

Sevginin Yerini Şiddet Almasın...

8 Mart 1857 tarihinde ABD'deki bir fabrikada çıkan yangında çoğu kadın işçinin ölümü ile sonuçlanan facia ekseninde 1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag kentindeki Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansındaki bir teklifin kabulü ile 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak anılmaya başlanır.  Haliyle 1960 yılında ABD'de de 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmaya başlanması ardından daha da bir değer kazanan bu gün, 1977 yılında da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilir. 

Günümüzün çok sayıdaki önemli günlerinin; Anneler Günü, Sevgililer Günü gibi parlayan yıldızları ardından hatırı sayılır değer göreni olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü hepimiz kadına şiddete hayır kampanyaları ile hatırlıyoruz. Artık gelenekselleşen dayak yemiş, işkence görmüş kadın resimleri ile karşımıza çıkan şiddet karşıtı kampanyalarda her yıl değişen yalnızca yüzler oluyor. Bu yılın en öne çıkan kampanyası olan "Uyumak İçin Ölümü Bekleme" de aynı tema üzerine konumlanmış.


Dünya'daki örnekleri de genellikle bu eksende. Özellikle başta ülkemiz olmak üzere, dünyada da kadına şiddet sorunu yıllardır çözüm bulunamayan fakat belki sıfırlanması mümkün olmasa da olabildiğince azaltılmak için duyarlı çevrelerce ısrarla üzerinde durulan bir konu. Dünya Kadınlar Günü'nün doğuş hikayesi de hakkını ararken şiddet gören ve ölüm ile sonuçlanan bir trajediye uzanıyor. Bunları düşündüğünüzde Dünya Kadınlar Gününün bu kampanyalar ile anılması doğal oluyor elbette. Ancak, kadınlara atfedilmiş bir günün, şiddet ekseninde ön plana çıkartılmasına itirazım var!


Günün doğuş hikayesi ve kadınlarımızın sorunları ne olursa olsun, onlara adanmış günde şiddetten çok sevginin ön plana çıkartılmasının, bu kampanyaların hedeflediği amaca da daha çok hizmet edeceğine inanıyorum. Mor ve şişmiş gözlere sahip kadınlar yerine; yüzleri gülen, gözleri ışıldayan kadınlarımızı ön plana çıkarın; onların yaşadığı ve yaşattıkları mutlulukları resmedin. Amacımız kötülere iyiyi göstermek değil mi? Henüz bir kadını dövmemiş birisine önleme amaçlı yapmıyoruz bu kampanyaları; eşine, sevgilisine, annesine yani hayatındaki kadınlarına şiddet uygulayanları vazgeçirebilir miyiz umudu ile yapıyoruz. O yüzden Dünya Kadınlar Günü kampanyalarımızın öznesinde de "sevginin yerini şiddet almasın"

Sigara içen birine sigara içmeye devam ederse ciğerlerinin nasıl olacağını da göstermeyin mesela; sigara içmediğinde nasıl güzelliklere sahip olacağını anlatın... Ders çalışmayan öğrenciye, çalışmaması durumunda ne kadar sefil bir hayat yaşayabileceğini betimlemek yerine, ders çalışıp başarıyı elde ettiğinde yaşayacağı hazzı, elde edebileceği mutlulukları resmedin... Korkutma psikolojisinden, korku pazarlamasından; kısaca korkudan çok sevgi ve mutluluk  aşılamak; hedefe çok daha iyi hizmet edecektir. 

Trafik Canavarını hatırlar mısınız mesela? Kırmızı bir daire içerisindeki çirkin yaratık, bir aralar her yerdeydi; bilbordlarda, TV'lerde, gazetelerde, hatta arabalarımızın camlarında... Şimdilerde ise kayıp! Çünkü hiçbir işe yaramadı... Özellikle küçük yaşlardakilere emniyet kemeri bilinci kazandırma hedefli kampanyadaki o canavar, çocukları korkutmaktan başka bir işe yaramıyordu. Büyüklerde ise sempatik bulanları dahi vardı! En nihayetinde yanlış yolda olunduğu anlaşılmış olacak ki artık ülkemizde de emniyet kemeri takalım mesajları, aşağıdaki global örnekteki gibi sevgi, aile ve yaşam temelli veriliyor.



Her sosyal sorumluluğun temeline sevgi ve değerin konumlandırılması dileklerimle...

"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım." M.Kemal ATATÜRK

Hiç yorum yok: