Bir çoğumuzun artık neredeyse tek haber kaynağı, rahatlama mecrası, sosyalleşme ortamı twitter... Özellikle 2011 yılında olağanüstü bir patlama yaşadı ve her geçen gün patlama artarak devam ediyor; lavları tahmin edilenin de ötesinde yerlere sıçrıyor.
Aslında okuma alışkanlığı Dünya ortalamasının oldukça altında olan ülkemiz için sevindirici bir durum. Ve belki de bu kadar popüler hale gelmesinde de bu durum baş rollerde. 140 karaktere sıkıştırılmış ifadeler, yormuyor toplumumuzu.. "Özet geç" bizim için can simidi. Twitter da bunu ziyadesiyle sağlıyor zaten.
En iyisi bende özet geçmeye başlayayım ve asıl anlatmak istediğim konuya geleyim.
Twitter'ın benim için ki birçoklarımız için de en çekici tarafı "samimiyet". Subjektif fikirleri, insanların doğallıklarını yaşıyoruz. Kendimize yakın hissettiğimiz kişilerin iletişimine dahil olup, bizi eğlendiren kişileri takip ediyor; bize fayda sağlayan kurum ve kuruluşlara daha yakın oluyoruz. Ancak artan popülerite, herşey de olduğu gibi, twitterda da samimiyeti gün geçtikce azaltıyor.
Çok doğaldır ki, pazarlamacılar bu mecrayı da temsilcisi oldukları markaların menfaatine kullanmak istiyorlar. Bunun olmamasını istemek hayalcilik olur, abes olur. Ancak bunu yaparken bazı temel ve doğal davranışların değiştirilmemesi gerçeği pazarlama amacının yerine getirilmesi için de elzem önem taşıyor. Bu durum hem pazarlama davranışları hem de faaliyet gösterilecek olan mecranın davranışları için geçerli.
Bu bozulmaların en belirginlerinden birini geçenlerde AXE yaşattı bize. #ceydaatesing hashtag'ı altında paylaşımlarla kendi kampanyasını yaymak amacındaki AXE'ın bu akımına bir baktık ki, bir anda belli bir takipçi sayısı üzerindeki "fenomen"olarak tabir edilen twitter insanlarının ardı ardında bu hashtag altında paylaşımlar yapıyorlar. Biliçli bir yönlendirmeyle (maddi bir destek ile) gerçekleştirildiği bariz bir şekilde göze çarpan bu kampanya, benim gibi bir çok twitter kullanıcısına da oldukça itici geldi. Kuşkusuz bu akıma dahil olan twitter kullanıcıları için de nahoş bir görüntü oluştursa da onlarınki belli bir çerçeve de kabul edilebilir bir davranış. Ancak AXE, mecranın doğasına tamamen aykırı hareket ederek, "basitlik" sıktı mecraya... Bu gibi mecralarda gerçekleştireceğiniz kampanyalarda işin en önemli kısmı "akışına bırakmak"tır. Mecrayı iyi analiz eder ve tanırsanız, yaratıcı bir fikir ile geliştireceğiniz stratejiniz size harika sonuçlar olarak dönmeye hazırdır. Twitter'ın sıkı bir takipçisi olarak #ceydaatesing'in -sonuçlarıyla da birlikte- en basit haliyle kötü bir deneme olduğunu söyleyebilirim. Bunun bir benzerini de Patos, Pamela Anderson ile yapmıştı bir kaç hafta öncesine kadar ancak örneğin o AXE'a göre çok daha doğru konumlandırılmış ve planlanmış bir kampanyaydı. Patos, Pamela ile bir organizasyon düzenlemiş ve paylaşımları serbest bırakmıştı. Yani akışına... (Enazından görünen o şekildeydi ki önemli olan da görünendi!)
Aynı paralelde değil aslında ama twitter'ın populeritesinin artması ardından son günlerde yine artan bir diğer uygulamadan da bahsetmekte fayda var. Özellikle prime-time olarak adlandırılan saatlerdeki televizyon programlarında, izleyiciyi #hashtag altında yönlendirmek. (Yalan Dünya adlı dizideki sağ alt köşede bazı araklıklarla çıkışlarından hatırlayabileceğiniz üzere.)
Yapımcıların bu yola başvurmasında, twitter'ın artan popüleritesi yanında, rating ölçümündeki sıkıntılarının da önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Malumunuz, Aralık 2011'de televizyon raiting ölçüm şirketilerindeki usulsüzlük ve manüpülasyonların tespiti ardından, TV kanalları o tarihten itibaren rating ölçümü gerçekleştiremiyorlar. İşte bu noktada, özellikle prime-time programlarındaki ölçümü "nispeten" twitter ile sağlıyorlar. "En çok konuşulanız" hazzını yalnızca kendilerine bir başarı kıstası olarak görmediklerini, aynı zamanda reklamverenin karşısına da "buyrun, bu saatlerin twitter'da en çok konuşulanı biziz, reklamları alalım" tadını da yaşadıklarını hissedebiliyorum. Geçenlerde okuduğum bir makalede, twitter'da paylaşımların en yoğun olduğu saatlerin 20:00-22:00 ve sonrasında da 22:00-23:00 olduğunu hatırlıyorum. Bu noktada da TV programlarının prime-time'ı ile twitter'ın prime-time'ının bir olması da karşılıklı etkileşimin sonucu olması yanı sıra verinin değerini de artırıcı bir etken.
Artık, iş-ekonomi dergilerinin kapak konusu olarak, kitap konusu olarak, TV programları konusu olarak sık sık karşımıza çıkmaya başlayan twitter ile daha çok karşılaşacağız. Belki daha birçok tahmin bile edemeyeceğimiz kullanımlarıyla tanışacağız...
Kim her ne olarak kullanırsa kulansın, herkesin kullanım amacı doğrultusunda memnuniyeti hiç dinmeyecek bir mecra olması temennilerimle...
Aslında okuma alışkanlığı Dünya ortalamasının oldukça altında olan ülkemiz için sevindirici bir durum. Ve belki de bu kadar popüler hale gelmesinde de bu durum baş rollerde. 140 karaktere sıkıştırılmış ifadeler, yormuyor toplumumuzu.. "Özet geç" bizim için can simidi. Twitter da bunu ziyadesiyle sağlıyor zaten.
En iyisi bende özet geçmeye başlayayım ve asıl anlatmak istediğim konuya geleyim.
Twitter'ın benim için ki birçoklarımız için de en çekici tarafı "samimiyet". Subjektif fikirleri, insanların doğallıklarını yaşıyoruz. Kendimize yakın hissettiğimiz kişilerin iletişimine dahil olup, bizi eğlendiren kişileri takip ediyor; bize fayda sağlayan kurum ve kuruluşlara daha yakın oluyoruz. Ancak artan popülerite, herşey de olduğu gibi, twitterda da samimiyeti gün geçtikce azaltıyor.
Çok doğaldır ki, pazarlamacılar bu mecrayı da temsilcisi oldukları markaların menfaatine kullanmak istiyorlar. Bunun olmamasını istemek hayalcilik olur, abes olur. Ancak bunu yaparken bazı temel ve doğal davranışların değiştirilmemesi gerçeği pazarlama amacının yerine getirilmesi için de elzem önem taşıyor. Bu durum hem pazarlama davranışları hem de faaliyet gösterilecek olan mecranın davranışları için geçerli.
Bu bozulmaların en belirginlerinden birini geçenlerde AXE yaşattı bize. #ceydaatesing hashtag'ı altında paylaşımlarla kendi kampanyasını yaymak amacındaki AXE'ın bu akımına bir baktık ki, bir anda belli bir takipçi sayısı üzerindeki "fenomen"olarak tabir edilen twitter insanlarının ardı ardında bu hashtag altında paylaşımlar yapıyorlar. Biliçli bir yönlendirmeyle (maddi bir destek ile) gerçekleştirildiği bariz bir şekilde göze çarpan bu kampanya, benim gibi bir çok twitter kullanıcısına da oldukça itici geldi. Kuşkusuz bu akıma dahil olan twitter kullanıcıları için de nahoş bir görüntü oluştursa da onlarınki belli bir çerçeve de kabul edilebilir bir davranış. Ancak AXE, mecranın doğasına tamamen aykırı hareket ederek, "basitlik" sıktı mecraya... Bu gibi mecralarda gerçekleştireceğiniz kampanyalarda işin en önemli kısmı "akışına bırakmak"tır. Mecrayı iyi analiz eder ve tanırsanız, yaratıcı bir fikir ile geliştireceğiniz stratejiniz size harika sonuçlar olarak dönmeye hazırdır. Twitter'ın sıkı bir takipçisi olarak #ceydaatesing'in -sonuçlarıyla da birlikte- en basit haliyle kötü bir deneme olduğunu söyleyebilirim. Bunun bir benzerini de Patos, Pamela Anderson ile yapmıştı bir kaç hafta öncesine kadar ancak örneğin o AXE'a göre çok daha doğru konumlandırılmış ve planlanmış bir kampanyaydı. Patos, Pamela ile bir organizasyon düzenlemiş ve paylaşımları serbest bırakmıştı. Yani akışına... (Enazından görünen o şekildeydi ki önemli olan da görünendi!)
Aynı paralelde değil aslında ama twitter'ın populeritesinin artması ardından son günlerde yine artan bir diğer uygulamadan da bahsetmekte fayda var. Özellikle prime-time olarak adlandırılan saatlerdeki televizyon programlarında, izleyiciyi #hashtag altında yönlendirmek. (Yalan Dünya adlı dizideki sağ alt köşede bazı araklıklarla çıkışlarından hatırlayabileceğiniz üzere.)
Yapımcıların bu yola başvurmasında, twitter'ın artan popüleritesi yanında, rating ölçümündeki sıkıntılarının da önemli bir payı olduğunu düşünüyorum. Malumunuz, Aralık 2011'de televizyon raiting ölçüm şirketilerindeki usulsüzlük ve manüpülasyonların tespiti ardından, TV kanalları o tarihten itibaren rating ölçümü gerçekleştiremiyorlar. İşte bu noktada, özellikle prime-time programlarındaki ölçümü "nispeten" twitter ile sağlıyorlar. "En çok konuşulanız" hazzını yalnızca kendilerine bir başarı kıstası olarak görmediklerini, aynı zamanda reklamverenin karşısına da "buyrun, bu saatlerin twitter'da en çok konuşulanı biziz, reklamları alalım" tadını da yaşadıklarını hissedebiliyorum. Geçenlerde okuduğum bir makalede, twitter'da paylaşımların en yoğun olduğu saatlerin 20:00-22:00 ve sonrasında da 22:00-23:00 olduğunu hatırlıyorum. Bu noktada da TV programlarının prime-time'ı ile twitter'ın prime-time'ının bir olması da karşılıklı etkileşimin sonucu olması yanı sıra verinin değerini de artırıcı bir etken.
Artık, iş-ekonomi dergilerinin kapak konusu olarak, kitap konusu olarak, TV programları konusu olarak sık sık karşımıza çıkmaya başlayan twitter ile daha çok karşılaşacağız. Belki daha birçok tahmin bile edemeyeceğimiz kullanımlarıyla tanışacağız...
Kim her ne olarak kullanırsa kulansın, herkesin kullanım amacı doğrultusunda memnuniyeti hiç dinmeyecek bir mecra olması temennilerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder