Bu Blogda Ara

4 Haziran 2014 Çarşamba

Bir Garip Dışsallık Hikayesi...

Arı yetiştiriciliği ile uğraşan komşusu sayesinde arılarının taşıdığı polenlerle elmaları bol olan Ahmet Amca, elmaları çok olduğu için komşusu Mehmet Ağa'nın arılarının da balına bal katar...

Ekonomide dışsallığı anlayabilmem için anlatılan hikaye hemen hemen böyle bir şeydi. Kendisine fayda sağlamak için yaptıklarının başkasının da faydasına olması durumu... Esasen dışsallığın sevilen türü pozitif dışsallığı ifade ediyordu bu tanım. Aşı olan arkadaşının hasta olma riski azaldığından senin de hasta olma riskinin azalması gibi veya sevdiğin müziği yüksek sesle dinleyen komşunun senin de keyif almanı sağlaması gibi en yalın örnekleriyle pekiştirilebilir pozitif dışsallık. Karşısında yer alan negatif dışsallık ise kişinin ya da kurumun aldığı bir kararın başka bir ekonomik birime zarar verme durumudur. Bunun yalın örnekleri için de sigaraya içmeyen birisinin sigara içen tarafından etkilenmesi veya bir fabrikanın atıklarından etkilenen deniz canlıları verilebilir. Aslında örneklerden de anlaşılacağı üzere yalnızca ekonomi literatürüne sıkışıp kalacak bir konu değil dışsallık.



Yaşam içerisinde bazen çok alenen hissettiğimiz, bazen de pek farkında olmadığımız onca dış çevre unsurundan etkileniyoruz. Arkadaşımızın tercihleri, devlet politikaları, iş yeri kuralları, aile kültürü vs... Neredeyse asla tamamen kendi tercihlerimizin sonuçlarını yaşamıyoruz.

Bu genel yaşamsal gerçeğin ekonomide dışsallık olarak daraltılmış konusu, markalar için de söz konusu. Toplumun önemli parçaları olan markaların kendi faydalarına yönelik aldığı kararların, planlanan/istenen sonuçlarının dışında rakiplerden tüketicilere kadar geniş bir alanda yarattığı farklı doğal sonuçları da olabilmekte. Örneğin piyasaya yeni bir ürün sunmuş olan marka, rakipleri için de yeni bir pazar yaratmış olarak onlara pozitif dışsallık sağlayabilecektir. Veya bilinirliği sınır ötelerine ulaşmış bir marka, aynı menşeli markaların da şansını artırmış olmaz mı? Ya da turistlere oldukça kötü bir tatil deneyimi yaşatan bir otelin hizmette kusur etmeyen rakip otelin müşteri potansiyelini azaltmayacağını söyleyebilir miyiz?

Mevzuya marka ve dolayısıyla pazarlama girince işin boyutu haliyle biraz daha çeşitleniyor. Ne pozitifine ne de negatifine koyamadığın dışsallık doğuyor. Örneğin devlet tarafından YouTube'a erişim yasağı konulmasının, izlesene.com ve/veya vimeo'ya sağladığı fayda! dışsallığın ne tarafında? 

Tüm dünyada en çok ziyaret alan ve en çok video izleme sayılarına sahip bir kaynağa konulan erişim yasağı sonrası, rakiplerinin hatırı sayılır seviyelerde erişim artışı sağladığı kesin. Bu boyuttan bakılınca pozitif dışsallığa yakın olan bu erişim yasağı, aynı kaptan yiyen pazar oyuncuları için taşıdığı risk ile negatif dışsallığın en derinlerine götürebilir düşünceyi. Pazarın ciddi liderinin maruz kaldığı bir uygulamaya bir gün onların da bir şekilde maruz kalmayacağını kim söyleyebilir! Böyle bir risk altında hizmet vermenin karşılığını sanırım hiçbir kısa vadeli kazanç karşılayamaz. Zaten gerek yerel gerek uluslararası rakiplerinin hiç birinin bu yasaktan mutluluk duyduğunu düşünmüyorum. Tüketici etkileri kısmına ise hiç girmiyorum... VPN hizmet sağlayıcıları buradaki dışsallığın tek galibi ilan ediyorum.

Neyse ki Twitter yasağının kalkması ardından 03.06.2014 itibariyle (67 gün sonra) YouTube erişim yasağından da kurtulmuş bir ülke vatandaşı olarak Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle anıyor ve Allah bu millete bir daha VPN indirtmesin diyorum!



Hiç yorum yok: