Bu Blogda Ara

7 Şubat 2009 Cumartesi

Tamamen Duygusal...

Malum, 2009 itibariyle “yeni” sıfatını atarak Türk Lira’mızı yeniledik. Daha küçük boyutlarda, yeni tasarımı ve yeni yüzleriyle tedavüldeler artık. Boyutlarıyla, yeni yüzleriyle hatta 200 TL’deki yazım hatası iddialarıyla maddi değerinin dışındaki tartışmalarıyla da gündemdeki yerini aldı. Peki, paramızın maddi değeri bir yana manevi-ulusal değerine ne kadar önem veriyoruz?

Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde yaşadığı değer kayıplarıyla, yitirdiği konvertible(çevrilgen) gücüyle Dolar ve Avro(zamanında Mark) başta olmak üzere dövize yönelir halkımız. Halen de önemli bir yatırım aracıdır.

Türk Lira’sını Dolara-Avroya çevirenler onlara gözü gibi bakarlar. Yırtılmamalı, çizilmemeli hatta buruşmamalıdır dövizlerimiz. Sonrasında tekrar Türk Lirası’na dönüşlerimizde finansal kuruluşlarda tahrip olmuş dövizleri istemezler zaten. Aslında olması gereken de budur. Sonuçta önemli bir maddi kıymet olmasının yanında bir ulusun da simgesidir paralar. Her anlamda değer verilmelidir. Peki, bizim Türk Lira’mız saygıyı, itibarı hak etmiyor mu?

Yıllardır cebimizdeki paraları hoyratça kullanıyoruz. (Savurganlık anlamındaki hoyratlıktan bahsetmiyorum.) Buruşturup cebimize koyarız, üstüne not alırız; hatta kimileri alışveriş listelerini paramızın uygun bir yerine not alır: unutulmamalıdır ne alınması gerektiği veya bir destede toplam ne kadar para olduğu. Yazıp, buruşturmakla da kalmayız, bazen yırtılıverir kenarı veya ortadan ikiye ayrılıverir ama önemli değildir; kenarında küçük bir yırtık varsa zaten sorun değil, ortadan ayrılırsa da bantlarız olur biter.

Gerçekten Türk Lira’mızın yalnızca basit bir değişim aracı olarak görülmesi gücüme gidiyor. Yeni paralarımız çıktı ancak tedavüle çıkalı daha 20 gün olmasına rağmen 5 yıllık görünümlü paralara şahit oldum. O para maddi gücümüzün yanında çok önemli de manevi değerimizdir. Şanlı Türkiye Cumhuriyet’imizi ve Ulu önderimizi üstünde taşıyan bir kıymettir. Bağımsızlığımızın önemli sembollerinden ve milli değerlerimizden biridir. Onu korumak yalnızca tasarrufsal bir birikim değil, milli değerimizi koruma ve kollama hareketidir.

Türk parasının değerini koruma kanununa da sahibiz ancak bu kanun yine ağırlıklı olarak paramız ile ilgili yapılabilecek kaçakçılık, kötüye kullanma gibi eylemlere karşı önlemler içeriyor, fiziksel zararın yaptırımlarını karşılayan güçlü bir içeriğe sahip değil ve ayrıca mevcut yaptırımlarında caydırıcılığı tartışılabilir. Ancak elbette bu bir bahane değildir. Böyle bir konunun yasal zorlamalarla sağlanması beklenmemeli. Toplumun kendi otokontrolünde ve sahip olduğu değerleriyle böyle bir savunma içerisinde olması gerekir.

Şimdiye kadarki paralarımızla bunu sağlayamadık, yıllardır tedavülde olan paralarla böyle bir mücadeleyi başlatmakta çok kolay olmayabilirdi. Ancak şu an çok şanslıyız ve büyük bir avantaja sahibiz. Tedavüle henüz çıkmış yeni paralarımız var. Bir sene sonra da eskilerine veda edeceğiz. Gelin bizde paralarımızı maddi değerlerinin yanında manen de güçlü hale getirelim. Ayrıca fiziksel haline verdiğimiz değerin psikolojik boyutta; kıymet olarak değerine katkıda bulunacağını hatta harcamalarımızda da olumlu değişimler göstereceğine inanıyorum. Umarım bir gün bunun üstüne psikologlarımız bir araştırma yaparlar.


Hiç yorum yok: