Her sene Ramazan ayı yaklaştığında görsel ve yazılı basının ilk sıradaki haberleriyle birlikte, halkın da bir numaralı gündemlerinden biri “Ramazan Fırsatçılığı”dır.
Ramazan ayı geldiğinde gıda maddeleri fiyatlarında hareketlilik başlar. Esnaf, halkın değişmez ihtiyaç maddelerine zam üstüne zam yapar! Medyası, kamu kurumları, halkı ayaklanıverir hemen. Bu kuralın işlemediği bir Ramazan arifesi dönemini ben hatırlamıyorum. Değişmez bir işleyiştir. Esnaf fırsatçılık yapar, olan gariban halka olur.
Kuşkusuz vazgeçilemez tüketim alışkanlığı yeme-içme ihtiyacını giderici olanıdır. Peki, toplumun bu ihtiyacını giderirken katlandığı maliyet, daha doğrusu katlanmak zorunda olduğu bu maliyeti karşılamasındaki zorluğun tek sorumlusu gerçekten esnaf mıdır? Genel ekonomik yapı, genel alım gücü gibi değişkenler sorunsuzdur da bir tek esnafın fırsatçılığı mıdır toplumu zorlayan. Daha da vurgulamak istersek 11 ay bu toplum sorunsuz tüm ihtiyaçlarını karşılar da Ramazan yaklaştığı zaman mı zorlanır?
Çok fazla derin düşünmeye de gerek yok; talep ile fiyat arasındaki ilişkiyi uzun uzun anlatmaya da. Tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizdeki piyasalar da arz-talep üzerine kuruludur ve talebi artan ürünün(snop değilse) fiyatının artacağı kesindir. Kültürümüz ve inancımız doğrultusunda yılın belirli bir dönemi alışkanlıklarımız paralelinde bazı gıda maddelerine yönelik talebimiz artıyorsa, bırakın fiyatı da artsın. Özellikle kriz kriz diye kendimizi yediğimiz bir süreçte piyasada bir hareketlilik oluyorsa, bırakalım da biraz canlansın piyasalar.
Ramazan ayı piyasadakilere bir fırsat sunuyor ve bu fırsat değerlendiriliyor. Tüm piyasalarda işleyen süreç burada da işliyor. Elbette yine her piyasada olduğu gibi bu dengeyi etik boyutlar, kural dışı sınırlar dışına taşıyanlar var. Stok yaparak spekülatif kazanç peşinde koşanları bahsettiğim tüm işleyiş dışında tutuyorum. Diğer piyasalardaki spekülatörlere duyarsız kalıp, oradaki sınır dışı işleyişleri fark edemeyip, her Ramazan döneminde bazı spekülatörler yüzünden tüm esnafa da vurmayalım. Hem de bunu vicdan-vicdansızlık boyutuna taşımayalım. Biraz daha duygudaşlık(empati) yapmakta, biraz daha gerçekçi bakabilmekte fayda var.
İlk girişteki ifadelerime güncel tartışmalar içerisinden bir de örnek verelim: “Ramazan ayında yaş meyve-sebzede fiyat artışı beklenmiyor.” Sebep? Arzında herhangi bir problem yok. Daha açık bir ifadeyle bu sene bolca yaş meyve ve sebzemiz var. Yani talebi rahatça karşılarım diyor piyasa, fiyatı artırmama gerek yok. Tersi durumda da fiyatının artması gerektiğini söyleyecek olan piyasaya kızmamak lazım.
Yazımı da anlatmak istediklerimi tek bir cümlede özetleyen TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın ifadeleri ile sonlandırayım: “Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmemeli, piyasaların canlanması için Ramazan ayını dört gözle bekleyen esnaf zan altında bırakılmamalıdır.”
Ramazan ayı geldiğinde gıda maddeleri fiyatlarında hareketlilik başlar. Esnaf, halkın değişmez ihtiyaç maddelerine zam üstüne zam yapar! Medyası, kamu kurumları, halkı ayaklanıverir hemen. Bu kuralın işlemediği bir Ramazan arifesi dönemini ben hatırlamıyorum. Değişmez bir işleyiştir. Esnaf fırsatçılık yapar, olan gariban halka olur.
Kuşkusuz vazgeçilemez tüketim alışkanlığı yeme-içme ihtiyacını giderici olanıdır. Peki, toplumun bu ihtiyacını giderirken katlandığı maliyet, daha doğrusu katlanmak zorunda olduğu bu maliyeti karşılamasındaki zorluğun tek sorumlusu gerçekten esnaf mıdır? Genel ekonomik yapı, genel alım gücü gibi değişkenler sorunsuzdur da bir tek esnafın fırsatçılığı mıdır toplumu zorlayan. Daha da vurgulamak istersek 11 ay bu toplum sorunsuz tüm ihtiyaçlarını karşılar da Ramazan yaklaştığı zaman mı zorlanır?
Çok fazla derin düşünmeye de gerek yok; talep ile fiyat arasındaki ilişkiyi uzun uzun anlatmaya da. Tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizdeki piyasalar da arz-talep üzerine kuruludur ve talebi artan ürünün(snop değilse) fiyatının artacağı kesindir. Kültürümüz ve inancımız doğrultusunda yılın belirli bir dönemi alışkanlıklarımız paralelinde bazı gıda maddelerine yönelik talebimiz artıyorsa, bırakın fiyatı da artsın. Özellikle kriz kriz diye kendimizi yediğimiz bir süreçte piyasada bir hareketlilik oluyorsa, bırakalım da biraz canlansın piyasalar.
Ramazan ayı piyasadakilere bir fırsat sunuyor ve bu fırsat değerlendiriliyor. Tüm piyasalarda işleyen süreç burada da işliyor. Elbette yine her piyasada olduğu gibi bu dengeyi etik boyutlar, kural dışı sınırlar dışına taşıyanlar var. Stok yaparak spekülatif kazanç peşinde koşanları bahsettiğim tüm işleyiş dışında tutuyorum. Diğer piyasalardaki spekülatörlere duyarsız kalıp, oradaki sınır dışı işleyişleri fark edemeyip, her Ramazan döneminde bazı spekülatörler yüzünden tüm esnafa da vurmayalım. Hem de bunu vicdan-vicdansızlık boyutuna taşımayalım. Biraz daha duygudaşlık(empati) yapmakta, biraz daha gerçekçi bakabilmekte fayda var.
İlk girişteki ifadelerime güncel tartışmalar içerisinden bir de örnek verelim: “Ramazan ayında yaş meyve-sebzede fiyat artışı beklenmiyor.” Sebep? Arzında herhangi bir problem yok. Daha açık bir ifadeyle bu sene bolca yaş meyve ve sebzemiz var. Yani talebi rahatça karşılarım diyor piyasa, fiyatı artırmama gerek yok. Tersi durumda da fiyatının artması gerektiğini söyleyecek olan piyasaya kızmamak lazım.
Yazımı da anlatmak istediklerimi tek bir cümlede özetleyen TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar’ın ifadeleri ile sonlandırayım: “Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmemeli, piyasaların canlanması için Ramazan ayını dört gözle bekleyen esnaf zan altında bırakılmamalıdır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder