Bu Blogda Ara

18 Nisan 2014 Cuma

Zamana Dokunmak...

Bağımlılık konusunda kendimi büyük oranda şanslı hissederim. "Olmazsa olmaz bir ürünüm" yok desem çok az başım ağrır. O başımı biraz ağrıtacak olan sebep ise saat. Sol bileğimi saran bir kordon olmadığında kendimi çıplak hissetmem nedeni ile pili bitmiş veya bozulmuş bir saatle geçen günlerim var benim. Zamanı öğrenmemi sağlayan bir ürün olarak düşündüğümde bağımlılık kavramından uzaklaşmaya başlasam da, saatin aynı zamanda erkeğin vazgeçilmez aksesuarı olduğu inancım beni yeniden bağımlılık noktasına taşıyor haliyle. 

Saate zaman öğretici özelliğinden fazla bir misyon yüklememden olsa gerek, analog saat düşkünüyüm. Zaman öğrenme görevini akıllı telefonlara taşere etmeyi sevmemem gibi zamanı alarm ile birleştiren her türlü ürüne karşıyım... Buna vesile olan saatler dahil. 


Kuşkusuz saat bağımlılığı konusunda yalnız değilim. Üreticileri, koleksiyoncuları, meraklıları ile benden çok daha ateşlileri var. Bir de çok daha fazla anlam katanları... Mesela Kim, bugüne kadarki en büyük değerlerden birini katmış saate. 

Zamanı dokunarak öğrenme şansını veren The Bradley, en büyük faydayı görme engelliler için sunuyor. "Telling Time Shouldn't Require Vision" iddiası Türkçe'ye tercüme edilmemesi gerekecek kadar anlamlı. Görme engellilere, konuşan saatlerden kesinlikle çok daha fazlasını veren bir saat. Yalnızca görme engelliler için değil, onları da kapsayan herkes için üretilmiş olan bu saatin kattığı en büyük değer en azından zamanı öğrenme noktasında sunduğu eşitlik. Bir iş birliği ile ortaya konması ve bir kickstarter projesi olması ise saatin değerini zirvelere taşıyor... 


Tasarımı da kesinlikle ihtişamlı sadelikte! (Tam benim kalemim.) Akrep ile yelkovanı ilk defa birbirinden bu kadar ayrı ama bu kadar da bir birine yakışır gördüm. Renklenen kordonlar da titanyum gövdeyle harika işler çıkarmış. En iyisi siz buradan bu çok iyi işin hikayesi ile, üretim süreci ile ve çok daha fazlası ile devam edin...








Hiç yorum yok: