Bu Blogda Ara

15 Nisan 2010 Perşembe

Tüketici Kabulleniyor: Ucuz Mal Alacak Kadar Zengin Değilim ve Doğamı Seviyorum!!!

Son yıllarda çılgın tüketimin farkındalığına varan tüketiciler, buna dur demenin gerektiği bilincini oturtmaya başladıkça, yeşil pazarlama, sosyal pazarlama ve benzeri toplumsal fayda odaklı pazarlama stratejileri değerlenir oldu. Kuşkusuz bu durum da "dur demenin" gerekliliğini bireysel boyutun ötesinde şirketlerin de kabullenmesi yani kurumsal farkındalığın sağlanması da etkili. Ancak, (doğal olarak) tüketicilerin - bu gereklilğe olan inançlarından dolayı - sosyal faydayı savunan markaların yanında olacak olmasının etkisi gizli ama temel gerçek. Yani birincil amacı kar gütmek olan işletmelerin bu amaçlarını ikinci plana atmıyacakları düşünüldüğünde bu stratejilerin uygulanmasının içerisinde toplumsal fayda ile birlikte kar amacının var olduğunu unutmamak gerek. Ki bunun yanlış olduğunu veya etik olmadığını da söyleyemeyiz.

Bu kısa değerlendirmeden sonra başka bir boyuttan ama aynı paralelde devam edelim. Markaların kalite, farklılık ve değer odaklı konumları vardır. Bu belki 50 sene önce de böyleydi bugün de böyle. Hedef kitlesini belirleyen markalardan biri nispeten kalitesi düşük ama nispeten de fiyatı düşük ürünlere sahipken, bir diğeri nispeten kalitesi yüksek ama nispeten de fiyatı daha yüksek ürünlere sahiptir. Özellikle kalite ve değer odaklı farkını tüketici algısında iyi oturtabilen markalar, yüksek fiyatı hedef kitlesine kolayca kabul ettirebilir. Bu kapsamda düşündüğünüzde kendi alanında bunu başarabilmiş hangi markalar aklınıza geldi bilmiyorum ama benim ilk aklıma gelenler Duracell ve Michelin. İkisi de kategorisinde farklıdır ve en yukarıdadır. İlk paragraftaki değerlendirmemizle kesiştiği nokta ise şudur: Bu markalar geçmişte de en iyi olduklarını ve en iyi olmaları nedeniyle birim bazda daha pahalıyken uzun vadede daha tasarruflu olduklarını savunurdu ve toplumsal faydayı (çok fazla vurgulamasalarda) kimliklerinde taşıyorlardı. Son yıllardaki trendle birlikte bu özelliklerini biraz daha fazla vurgulayarak kuşkusuz sosyal sorumluluk bilincinin büyüttüğü pastadan paylarını birincil sıradan alanlar oldular. Daha da bilinçlenen müşteriler artık onları daha iyi anlıyor ve ödenecek bedele "değer" olarak bakmaya başlıyordu. Ayrıca her anlamda daha da bilinçlenen tüketiciler, daha doğru tasarruf planları yapmaya başlayıp, uzun vadedeki tasarrufa önem vermeye başlayınca bir artı daha kattılar kendilerine. Aslında var olduklarından itibaren vermek istedikleri ana mesaj ve konumlandırmaları da buydu ve her geçen gün bu mesajı algılayabilen tüketici sayısı arttı ve de kazançları.

Michelin şimdi daha çarpıcı şekilde veriyor bu mesajını ve tüketiciyi mücadeleye davet ediyor. http://mucadeleye-katil.michelin.com.tr adlı yeni adresleri ile duyurdukları bu kampanyayı siteye girip incelemenizi şiddetle tavsiye ederim. Neden michelin almalısınızı veya neden tasarruf sağlayacağınız bir lastik almalısınızı daha iyi anlayacaksınız. Maddi tasarrufunuz yanında doğaya neler kazandıracağınızı da tasarruf hesap makinası ile öğrenebilirsiniz. Örneğin diğerleri yerine Michelin alırsam yılda 324 TL'nin cebimde kalmasının yanı sıra 8 ağaç dikmeye eş değer biçimde CO2 salınımına engel olurmuşum. Kendi aracınızla sizin neler kazanabileceğinizi bu siteden öğrenebilirsiniz.

http://mucadeleye-katil.michelin.com.tr/#/yakit-tasarrufu-reklam-flmn-zle
adresinde bu kampanın reklamını izleyebilirsiniz. http://vimeo.com/10345829 linkindeki filmleri ise yine son zamanların gözdelerinden korku pazarlaması kullanılarak verilen daveti işliyor.


Hiç yorum yok: